top of page

Yoga kişisel gelişim midir?


Yoga bir kişisel gelişim yolu mudur? Yogaya ilk başladığım zamanlar kendime bu soruyu sorduğumda bir çıkmaza giriyor, net bir cevap veremiyordum. Bir yanım kötü bir şöhrete de sahip "kişisel gelişim" dünyasına yogayı yakıştıramazken, kişisel gelişim cankisi olan diğer bir yanım da yoganın aslında gayet iyi bir kişisel gelişim yöntemi olduğunu söylüyordu. Bir şeylerin tam uyuşmadığını sezinliyor ama ne olduğunu açıklayamıyordum. Bu ikilemin merkezinde biraz da ego meselesi vardı: egomuzu geliştirmeli miydik yoksa köreltmeli mi?


Zamanında kafa yorduğum bu mevzu sonradan gündemimden düştü. Ancak yakın zamanda tekrar aklıma geldi bu soru: Yoga bir kişisel gelişim yolu mudur? Şimdi sanırsam daha berrak düşünebiliyorum ve en azından benim için çıkmaz ortadan kalkmış duruyor. O yüzden iki kelam etmek isterim.


Öncelikle işin “kişisel” kısmını doğru bir şekilde tanımlamak gerek. Hepimizin kendine özgü bir meşrebi ve karakter yapısı var. Hem kaşımız gözümüz birbirimizden farklı hem de yaratılışlarımız, dünyaya bakış açımız ve kendimize anlattığımız hikayeler. Bir egomuz var ve kendimize bir sınır çekerek hayatı biz ve diğerleri şeklinde yaşıyoruz. Hayat hepimizde farklı şekillerde tasavvur ediyor ve her birimiz biricik. İşte tüm bu ego, bireysel benlik ve bireysel ruh kavramları “kişisel” dediğimiz kısma giriyor. Bu aynı zamanda küçük benlik olarak da tarif edilir; zira tüm bunlar bilincimizin ve varlığın sadece küçük bir kısmını oluşturur. Asıl varlığımız kişisel olandan çok daha fazlasıdır ve bunu fark etmek önemlidir. (Yoga felsefesi bilincimizin kişisel olan ve olmayan kavramlarını ayrı şekillerde tanımlayarak ve aralarındaki ilişkilerden bahsederek oldukça tatmin edici bir açıklama getirir. Başka bir zaman teknik detaylara gireriz belki.)


Ardından “gelişim” kısmına bir bakalım. Bu noktada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Kişisel olan teşvik edilmeli ve geliştirilmeli midir yoksa tamamen terk edilip köreltilmeli mi? Bir tarafta egonun her şey için suçlandığı, bütün kötülüklerin anasıymışçasına yerden yere vurulduğu yaygın bir yaklaşım var. Bu yaklaşıma göre ego çok kötü bir şeydir, tu kakadır ve kati suretle terkedilmesi gerekir. Şahsen bu yaklaşımı şu haliyle oldukça eksik ve hatta tehlikeli buluyorum.


Öncelikle ego kavramını kişiliğin temel bir bileşeni olan asıl kelime anlamından ziyade kibir ile bir tutma hatasında bulunuyoruz. Güçlü ve dengeli bir ego ile şişkin ve narsisistik bir ego aynı şeyler değil. Güçlü ve dengeli ego temel kişisel ihtiyaçlarını talep etmek ve bunun için çaba gösterebilecek güç ve iradeye sahip olmaktır. Hayatın biricik ve kendine has bir tasavvuru olan kişisel benliğini ortaya koymana vesile olur. Günlük hayat içindeki çeşitli ve zorlu deneyimleri entegre eder ve benlikte tutarlılık ve güven sağlar. Aynı zamanda sosyal varlık sergileyerek bu küçük benlikten dışarı uzanarak bir başkasıyla bağ kurabilmek için bir zemin oluşturur. Bencil arzularının ötesindeki amaç ve niyetlerinin doğrultusunda aksiyon alabilmen için de sağlıklı ve güçlü bir egoya sahip olman gerekir. Kendi iç yolculuklarında yol katetmiş farkındalık sahibi insanlara manastırlardan ziyade karakter sergileyerek aksiyon alabilecekleri ve tüm dünyanın hayrına yeni modeller oluşturabilecekleri sanat dünyasında, iş dünyasında ve politika dünyasında ihtiyacımız var.


Ancak iyi işleyen bir egonun işi zordur ve dengeli olmasına dikkat etmek gerekir. Hem bireysel ihtiyaçlarını hem de toplumsal sorumluluklarını göz önünde bulundurmalıdır. Bir yandan benliği gündelik hayatta etkin, tutarlı, güvende ve bağlantıda tutarken, bir yandan da normal bilincin ötesine geçen aşkın hallere izin vermelidir. Kişisel olanı geliştir ama takılı kalmadan ötesine de geçmesini bil. Yoga öğretisinde egoya en yakın kavram olan ahamkara bir cahillik olarak ifade edilir: bu seviyede kalan zihin gerçek benliğinden bihaberdir. Çok daha büyük olan tüm varlığını bu küçük benliğe ithaf etmek büyük bir ızdırap kaynağıdır. Ego seviyesinde tuttuğun yoga pratiğinin sana yararından çok zararı olabilir. Mesela sırf bir başkasına kendini kanıtlamak için bedeni çok fazla hırpalamak gibi (ki bu hataya ben de çok düşerim; kaldı ki doğru sebeplerle aynı yoğunlukta bir pratik o kadar da yıpratıcı olmayacaktır). Diğer taraftan işin ironik bir kısmı da var: eğer kişisel meselelere çok fazla takılmadan bir kenara koyabilirsen, kendine bir nefes alma boşluğu yaratarak tazelenme fırsatı sunarsın ve farkındalığın ancak bu boşluğun içinde genişleyebilir. Bu şekilde kazandığın geniş bakış açısı, yüksek farkındalık ve güçle bu kişisel meseleler ile daha iyi uğraşır ya da çok daha büyük bir ihtimalle aslında hiçbir mesele olmadığını idrak edersin. Varlığının temeli değil sadece bir aracı olan kişisel kimliğini gerektiğinde kullanırken, gerekmediği noktada bir kenara koyabilirsin. Tut, bırak, tut, bırak.


Yoga bir olmak, bütün olmak, tam olmak demek. Benliğimizin -ego gibi- her bir parçasını bu bütün içine yerleştirmeliyiz. Bu parçaları ne ihmal etmeli ne de tek başına yüceltmeliyiz. Benmerkezciliğimizin ötesine geçerek ve her şeyin ayrılmaz bir parçası olan, hakiki ve değişmez olan daha derin manayı bulmalıyız. Bir yandan kişisel kimliğimiz vasıtasıyla günlük dünya içerisinde gerekli faaliyetlerde bulunurken, diğer yandan kendimizin, küçük egomuzun ötesine uzanarak daha büyük, daha geniş ve daha derin bir şeye dokunur ve genişleyebiliriz.


Yoga kapsar ve ötesine geçer. O yüzden asıl sorumuza gelecek olursak, evet yoga bir kişisel gelişim aracıdır ama aynı zamanda çok daha fazlasıdır. Sadece gelişim değil dönüşüm de gerçekleştirir. Kişisel olanı hem geliştirir hem de bunu bir sıçrama tahtası olarak kullanarak ötesine geçer, bütüne bağlanır. Hem kişisel gelişim, hem de gelişen kişiselin teslimiyetidir.

Etiket ile ara

Blog yazılarını, eğitim ve etkinlikleri 

takipte kalmak için listeye kaydolun.

atha yoga-anushasanam

©2024

bottom of page