Dünyanın En İyi Denizcileri
Dünyanın en iyi denizcilerinin kim olduğunu biliyor musunuz? Aklınıza ilk Portekizliler, İspanyollar ya da Vikingler gelebilir. Elbetteki en iyiyi belirlemek göreceli olsa da bütün bu harika denizciler arasından ön plana çıkan bir grup var: Okyanusya yerlileri. Okyanusya irili ufaklı birçok takım adasını da içine alan bir bölge ve adından da anlaşıldığı üzere yüz ölçümünün büyük çoğunluğu açık okyanustan oluşuyor. İşte bizim bu Okyanusya yerlileri aralarında binlerce kilometre olabilen bu adalar arasında, bazen günlerce tek bir kara parçası dahi görmeden, bazen ciddi fırtınaların içinden geçerek açık okyanusta seyahat ediyorlar. Ayrıca bunu bir harita ya da pusula gibi herhangi bir gereç kullanmadan tamamen ilkel kanolarıyla yapıyorlar. Batı dünyası insanları bunu ilk keşfettiklerinde bu yerlilerin gizemli süper güçlere sahip olduklarını düşünmüşler. Ancak beraber vakit geçirdikçe görmüşler ki asıl mesele sihirli güçler değil mükemmel bir gözlem yeteneği.
Okyanusya yerlileri öncelikle harika birer astronom. İzole olan bu adaların insanları kendi astronomi sistemlerini geliştirmişler ve hiçbir gerece ihtiyaç duymadan gece gündüz gökyüzünü seyrediyorlar. Sadece astronomi bilgisinin yeterli olmadığı bu zorlu seyirlerde her türlü ipucuna ihtiyaç duyan yerliler, duyuları tecrübesiz insanlara hiçbir şey ifade etmeyen şeyleri okumakta oldukça yetenekliler. Arada bir deniz suyunu tadıp sıcaklık ve tuzluluk oranına göre bir ipucu edinebiliyorlar. Bir kuş ya da balık sürüsü gördüklerinde bu canlıların renginden, boyundan ve cinslerinden nerede olduklarına dair bir fikir edinebiliyorlar. Hatta bazen batılı misafirlerini şaşkınlığa uğratarak kanonun zeminine kulaklarını dayayıp okyanusu dinliyor ve akıntıları sadece seslerinden ayırt edebiliyorlar. Yani uzun yıllar içinde ince ince geliştirdikleri muhteşem bir gözlem yeteneği söz konusu.
Bizim yogadaki araştırmamız da işte tam olarak bu: keskin bir gözlem içinde kendi iç dünyamız hakkında derin bir keşif gerçekleştirmek ve her türlü şart altında kendi derinlikliklerimize seyahat edebilecek güç ve iradeyi bulabilmek. Bizim de kendimize özgü fırtınalarımız, kasırgalarımız sürükleyici akıntılarımız var. Hepimizin iç coğrafyası çok farklı ve sürekli bir değişim halinde. Bazen açık güneşin altında her şey sütliman iken bazen de amansız fırtınalara yakalanıyoruz ve bu hava durumu çoğunlukla kontrolümüz dışında gerçekleşiyor. Ancak her durum bir gözlem fırsatı ve kendi yatkınlıklarımızla, egomuzla, başkalarıyla olan ilişkilerimizde ve hayatın işleyişiyle ilgili içgörülerimizi derinleştirdikçe kontrolümüz dışında gerçekleşen koşullar her ne olursa olsun dümeni yönlendirip her türlü fırtınanın içinden geçerek doğru istikamette ilerleyebiliriz. Hatta bu zorlu koşulları gerektiğinde kendi lehimize dahi kullanabiliriz, usta bir yelkencinin rüzgara karşı yönde bile rüzgarı kullanabilmesi gibi.Keskin gözlem içinde edindiğimiz içsel keşiflerimiz haritamızı netleştirirken, niyetlerimiz pusulamızı yönlendirip doğru istikameti belirliyor ve yol boyunca güçlendikçe dümeni daha da sağlam tutuyoruz. Belki havayı kontrol edemiyoruz ama dümen bizim elimizde. İşte bu gerçekten bir süper güç.